Sayfalar

30 Aralık 2012 Pazar

Sandalda Güvende

 





ne sıcak ne soğuk
basbayağı ılık esiyor rüzgar
güneş apaçık üstümüzde
ışık olmuş bizim coğrafya

denizde bir sandal yol alıyor
kat ediyor baştan sona boğazı
Akıntı pek ters pek istekli
yakalamışlar şimdilik
kolayına hafiften bir lodos
Yaman bir denizci
belli kurdu olmuş bu suların
Asılmış küreklere
götürüyor tekneyi
soğuk denizlere

Bir aile kızlar oğlanlar
yolcusu olmuş dolmuş sandala
Hep birlikte süzülmekteler
akan suların tersine

Aman
diye bağırıyorlar sahillerden
Fırtına beklemekte kara
kapkaradenizde
sandalcının rızkı yukarıda
istese duyamaz
aklı selim tek bir tavsiyeyi
yolcular biçare
bilmezler ne denizi ne yolu yordamı
bir tek rehber bildikleri
sandalcı olmuş yaşam boyu

göremez yolcular geride kalan
bir hayat önlerinde bir yenisi
inemezler felakete gitsede keramet
meraklı gözleri gördüğü halde
sahilde yaşamı gönlünce tadanları

yenik düşmüş çay bahçeleri
tıpkı basım balıkçı ve kulüplere
eski sazlar hoş bir seda olmuş
yerinde yeller esen kubbede
bir yabancı dünya eğleniyor
yeni sazı yeni sözüyle
farklı sesler başka başka kokular
ikonaların yerine ikoncuklar

kendini mahkum bilen
bilsede söyleyemeyen kızlarla oğlanlar
görünmez özlemlerle yüklü sandalları
korku yüklü bedenleriyle
şimdilik güvende hissetmedeler
tanımadıkları karadan açıkta
sallanıp duran su ufacık kayıkta

12 Ekim 2012 Cuma

Mutlak Karanlık















nasıl bir karanlıksa bu
teşbihte zorlanıp
bulamadım uygun kelimeyi
mutlak bir ışıksızlık durumu
hani göz kapamanın ötesi
eller kollar havada
arıyorum tutunacak bir kol
dayanacak bir duvar
dost bileceğim
yol gösteren ilk hergeleyi
anasını satayım
sanki piyango bileti

4 Ekim 2012 Perşembe

Bir Çuval İncir


ben berbat etmedim
bana sormayın
nasır tutmuş kalbinin aynası elleriyle
canım incirleri çuvala tıkana sorun
ben değilim suçlusu
bilmezmi o ellerin sahibi
narindir incir

ezilip berelenerek girerken
incirler çuvala
kesilip atılmış meşeler gibi
sessiz ve tepkisiz seyredenlere
sorun birde
bana değil
ben değilim suçlusu

söz başkalarından açılmışken
ifşa edenler var
çuval sahiplerinin dosyalarını
hiç usanmadan
onlara sorun unutmadan
neden neden
bir kasa yapmadınız
içine yapraktan bir yatak
dizerdik incirleri sıra sıra
ezmeden düzmeden
ama bana sormayın
ben değilim suçlusu

belki geç oldu
uyandığımda önümde buldum
çürük incir dolu çuvalı
şükür açıldı gözlerim
gördüm
bakın etrafa görmeyen gani
oysa gelecek ağustos
toplanacak incir dolu

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Gece Uzun




nasıl kaçırdım anlamadım
engin maviye
firavunun kayığında süzülecektim
tam yakınken sonsuz ufuklar
birden karardıkça karardı griler
açıktan yaklaştı fırtına
neler atlattık buda geçer derken
uyandım bir iglonun içinde
altı aylık geceye
görür müyüm sabah güneşini bilemedim
gece uzun gece soğuk gece yalnız

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Gülü Görmeden














gonca vermeden gül oldular
açılıp çiçek olacak
kokutacak bahçemizi mis diye
sevindirmeden
kimseye vermeden
geleceğe dair bir umut...
geldiler
yaşayamadan goncanın tazeliğini
gül oldular gülü görmeden

19 Temmuz 2012 Perşembe

Bertaraf















siyahla beyazın arasında
araftayım
birileri kızgın bana
griler içinde bitarafım
koyuyla açık arasında
alıştı gözlerim
fark kalmadı kül rengi
sisli perdeler arasında
pek yakın geliyor
en koyu ile en açık
şeytan sorduruyor
madem öyle
bunların arası neden açık
nedeni puslu havada kayıp
cahilliğinden habersiz
paylaşmış bazıları
bir tarafta karayı
diğerinde akı
bense en cahil
seçememem ne birini
ne ötekini
siyahla beyazın arasında
araftayım
birileri kızgın bana
griler içinde bitaraf
yakındır
arada derede bertarafım

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Metanet















doldur be meyhaneci
evde bekleyenim çok bu gece
doldur şu kadehe
umudun rayihalarını
sabrın nefasetini
umarım bulmayı
meyin sertliğinde metaneti
parti var akşam yatakta pijamalarla
davetliler dedim ya bekleyenim çok
hanım getirmiş eve iş yerinden
buluşmuş beklerler evdekilerle
bende yanımda götüreceğim ofiste topladıklarımı
unutmadan birde yıllardır kapıyı çalmayanlar var
onlar bu gece yine gelmeyecek
şahidim ol bu gün meyhanede
ısrarla aradım umudu
bulduğum bir sepet ve evet küçük bir sepet sabır
cep dolusu metanetten ibaret
hayallerim çocukluğumdan kalan
anımsanacaklar
yüzüm buruşup dişlerim döküldüğünde

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Zaman















şakaikler açıyor bahçede
telaş içinde
yetişmek kavuşmak için
her sabah doğan
parlak bahar güneşinin
altın sarısı rengiyle yıkanıp
pespembe bir geleceğe
ulaşmak için
koşarak karşılıyorlar
zamanın başını ve sonunu

Koku












her gidişin bir kokusu var
bu gidişin bir garip kokusu var
pis desem değil
güzel hiç değil
ama kokuyor inceden inceye
öyle hafif başlıyorki
anlamıyor insan
arkanı döndüğünde bir gün
sarıyor koku
tüm mahalleyi
birden giriyor gözüne
akreple yelkovanın ısrarlı devinimi

13 Mart 2012 Salı

Deliliğin Sonbaharı















bu deliliğin sonbaharı sevgilim
sen kendine ben kendime
teyit için birbirimize
bir gerçektir dikte ediyoruz
inanman gerek
pervazsız ahlaksızlık dediğin
benim gerçeğim
çünkü bu
deliliğin sonbaharı sevgilim

senin şu sinir bozan düzenin
beni yoldan çıkaran
artık anlamalısın 
gerçeğin benim kabusum
kabustanda kastım apaçık bir tecavüz
bu ne bir gece nede iki
korkarım sürecek baki kalan kubbede
ne bu devletin ne bir diğerinin
insanlığın bekası sürdükçe

bunun adı delilik ve biz hepimiz
ve siz büyüklerimiz
üstelik çocuklarımız
doldurduk huzursuz ruhlarımızı
ceplerimizi yetmeyince midemizi
kusmaya ramak kaldı
deliliğin bu sonbaharında sevgilim

7 Mart 2012 Çarşamba

Kırmızı Çanta


 





















bu bir çanta
bir kırmızı vinileks çanta
parlak umutlar var içinde
gözden uzak
kalmışlar bir kilidin altında
kim doldurmuş onları
bir kırmızı çantaya
kim asmış çantayı askıya
bırakıp gitmiş sokağın ortasında
boynunda kilidiyle…

umutlarmı göremeyen insanları
insanlarmı göremeyen umutları
neyse ne
saplasa biri sustalıyı
aksa umutlar aksa
irin gibi cerahat gibi
o umutlarki parlak sandık
metalik boyayla çelik jant yüzünden
birde göremediğimizden

29 Şubat 2012 Çarşamba

Eskidi Yüzümüz



eskidi mi dersin yüzümüz
aynı sokakta umutla beklerken
sokağın çöpçülerini postacılarını geçtik
çıkarcı misafirler ezberledi sanki
bakışlarımızı
dikildiğimiz köşe başını
bir dökük kapı
yılların ezdiği basamaklar
ah üç beş dakika önce
kısa pantolonlar yeterdi
örtmeye küçücük bacaklarımızı
ne kadar zaman oldu bilmem
giydiğim pantolon mu kısa
yoksa bacaklarım
daha da fenası ben miyim küçük olan
ezilmiş basamaklar bu gün daha dik
akşam yine oturduk aynı duvara
karşı tepede bayılmada güneş

16 Şubat 2012 Perşembe

Poşet Çay















pek yavan olur demlenmeyen çayın tadı
yapılınca sallama poşetten
hele ikinci kez girdiyse bardağa
rahmetli at sidiği der atardı kenara
ağzı yanmış yanlışlarla
gönlü dolmuş korkularla
and olsun içmedi çayını poşetin
bakmadı tadına meretin
ne dediysek inanmadı güvenmedi
ağladım bende renk vermeden

12 Şubat 2012 Pazar

Son Çağrı














bu sizin için yapılan son çağrı
sizin için
benim için
son çağrı
yer görevlisi…
kapı numarası hangisi
gideceğim şehri biliyordum oysa
anons yapılıyor tekrarlanıyor
son çağrı
anons var kapı numarası yok
bilmeliyim oysa
söylemeliler bana
kapı numaraları onlarca
vakit yok bakmaya
söyleyin bana hangisi
gitmeliyim geç kalıyorum
zaman geçiyor
oyun bitiyor


28 Ocak 2012 Cumartesi

Kilyos'ta Kış